2 Kasım 2013 Cumartesi

SİLİK SEN


Suretimden kovduğum silik 'sen'ler gözlerimin koğuşuna düştü yine.Parmaklıklar arasında ben,dışarıda sen.Demirleri tırmaladıkça isyan doruğa çıkıyor.Her an ! her dk ! her sn ! her yerde..Bugün yine kağıttan damla damla akıyor yalnızlığım.Değdiği yerler göz ucuyla baktığım paslı,pis tasın hemen yanı.Bugün sevgi vermediler bana.Onun yerine acı veriyorlar burada.Yemek tasım her zaman olduğu gibi nefret dolu,kenarlarında kurumuş acı.
Sinir uçlarımı adeta bağırtan bu denli silik sen,neden ben ?
Kafanı bir kez olsun kaldırıp göğe bakmanı istiyorum ve bana ne gördüğünü söylemeni.Şüphesiz uçsuz bir mavilik göreceğini söyleyeceksin.Ama bilmeyeceksin ki seni o kadar uçsuz ve uçukça seviyorum.
Dalıp gittiğin deryalarda,engin sularda,küçük ama bir o kadar derin birikintilerde boğuluyorum.İstiyorum.Ama gelmiyorsun.Takvim yaprakları sana inat hızla geçiyor.Ben çabucak gelmeni beklerken,o küçük kağıt parçası bir sonrakini getirdiğinde ben kahroluyorum.Dört mevsim ne çabucak iki kere gelip geçti değil mi sevgili ? Sen hiç kışın sıcağın,yazın soğuğun tadına baktın mı ? İliklerine kadar,köpek gibi üşüyüp geceye sabaha uyanırken eşlik ettin mi ? Sen nerden bilirsin ki alev alev yanmayı ha ? Ömrün boyunca benden kaçarken,beynini düşürdüğünü fark etmedin sen.Şimdi eksik yanınla mutluluklar diliyorum sevgili.

Kollarımı olabildiğince aralayıp dünyayı kucaklamak vardı şimdi.Pare pare dağılan sevinçlerimin inadına.Ve bugün görüyorum ki avuçlarımın çizgileri bu kez benden yana.Aklımın ağzı açık bekleyişleri,çığlıklarımın duraklamasına pek sevindi.Bugün bu eller fazla titrek ve fazla hisli.Aldığım her soluğun eksiklerimi tamamlamasını ümit ederken ;

Tarihin altın harflerine göz kırp sevgili,bokçakal.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder