Onun kalbinin iskelesi benim
için başlangıç değil sonmuş aslında.Tüm uğurlarımı uğruna tükettiğimin ceza
sahasına girişimmiş.Umutlarımı tüketecek,duygularımı sömürecek dünyanın
merkeziymiş onun kalbi.Aslında fazlasıyla dingin ve huzur verici.Doyulmamış
mutlulukların adresi,zayıflığın tüketildiği,gücün başkaldırı gösterisi yaptığı
başkent onunkisi.
Tuğlalaşmış ellerinden attığı
bir tokat gibiydi,parçalanırken çoğalıp şarapnel parçasına dönüşen kalbimin
kırıkları.Ne denli tutukluk yaptıysa kalbin,huzurun tezatları çoğalarak anıları
yankılatıyor beynimde.
O derece densiz bakışlar…Bir
tiyatrocunun bile yapamayacağı tarzda rol değişimin…Bukalemunu andırıyorsun
bana.
Önce her gün göz kapaklarımın
duvarlarına asıldın daha sonra isyanı başlatıp kirpiklerime bel bağlayarak
gözyaşlarımla intihar ettin.Son bir umuttu dudaklarıma süzülen yaş,çıkaracağım
tek tını bile özel olmalıyken sen kayıp şehre,ayaklarımın altına serilmiştin
bile.
Yalan süslü,abartılı
duygularınla tırmanırken ruhuma,çevremi saracak kimyasal yüklü bir sis
olup,tenime acı veren gereksiz dikişler atacağını nerden bilebilirdim ki ?
Ya da çırpındığım sığ sularda
bir girdap olacağını,kendimle boğuşurken ‘senin için’,beni sonsuza dek içine
hapsedeceğin gerçeğini.
Uzun zaman oluyor hapishaneme uğramayalı.Bünyem
alışık değil yokluğuna.
Eroin gibisin damarlarımda
boylu boyunca yol alıp hücrelerimi yerle bir eden,zehir gibisin zaman zaman
şiddetli ve ani giriş çıkışlarında bana tüm bedenimi dar eden.
Zangır zangır
titretendin,işlerken gülüşün gözbebeklerime.
Tabi yıkılmasaydı hayallerimin
suru,direnebilseydi iç dünyamın askerleri dayattığın ölümcül ateşlere
Cayır cayır yanmayacak,belki de
beraber ulaşacaktık cennete.
Çığlıklarımla
dövüşmeyecek,artık usanıp kabuslarıma ortak etmeyecektim kalemimi.
Bal damlatmak yerine nefret
püskürtmeyecekti uçları,
Umut dağıtan parmak uçlarım
sana kusmayacaktı.
Bana bakmak isteyen gözleri
geri teperek kat ettiğim yollar,iyice yalnızlaştırırken beni
Baştan sona benden çalıp var
ettiğin dünyada dökülmemeli dilinden ‘seni seviyorum’ların sahteliği.
Gizleyip sakınırken seni
başkalarından,ruhunun hayat verdiği bedenlerden müze yapıyorum şu aralar.
Her birini sırtlayıp yeni güne
uyanırken,biriktirip yük yaptığım umutların ağırlığı beni katıksız yaralar.
Sek duygularıma karışan
nikotinin,duman duman görüş açımdaki tek pürüzsüzlüksün.
Asılırken sen sahteliğin baş
gösterdiği duygulara,ben cam gibi görüntüne umut kırıntılarımı ekleyendim.
Kör gecenin zifiri karanlığına
gömülürken,hıçkırıklarımla yastığıma düet hazırlatandım.
Beyazın ve aydınlığın değerini
bilmeme rağmen yaşamayacak olmam sence de büyük bir kötülük değil mi ?
Fark etmemiş olman çok
bencilceydi,yaydığın kara büyünün ruhumu aydınlatan gökyüzüme serdiği kara
çarşafı.