19 Ağustos 2013 Pazartesi

İTİRAFNAME

Onun kalbinin iskelesi benim için başlangıç değil sonmuş aslında.Tüm uğurlarımı uğruna tükettiğimin ceza sahasına girişimmiş.Umutlarımı tüketecek,duygularımı sömürecek dünyanın merkeziymiş onun kalbi.Aslında fazlasıyla dingin ve huzur verici.Doyulmamış mutlulukların adresi,zayıflığın tüketildiği,gücün başkaldırı gösterisi yaptığı başkent onunkisi.

Tuğlalaşmış ellerinden attığı bir tokat gibiydi,parçalanırken çoğalıp şarapnel parçasına dönüşen kalbimin kırıkları.Ne denli tutukluk yaptıysa kalbin,huzurun tezatları çoğalarak anıları yankılatıyor beynimde.

O derece densiz bakışlar…Bir tiyatrocunun bile yapamayacağı tarzda rol değişimin…Bukalemunu andırıyorsun bana.

Önce her gün göz kapaklarımın duvarlarına asıldın daha sonra isyanı başlatıp kirpiklerime bel bağlayarak gözyaşlarımla intihar ettin.Son bir umuttu dudaklarıma süzülen yaş,çıkaracağım tek tını bile özel olmalıyken sen kayıp şehre,ayaklarımın altına serilmiştin bile.

Yalan süslü,abartılı duygularınla tırmanırken ruhuma,çevremi saracak kimyasal yüklü bir sis olup,tenime acı veren gereksiz dikişler atacağını nerden bilebilirdim ki ?

Ya da çırpındığım sığ sularda bir girdap olacağını,kendimle boğuşurken ‘senin için’,beni sonsuza dek içine hapsedeceğin gerçeğini.

Uzun zaman oluyor hapishaneme uğramayalı.Bünyem alışık değil yokluğuna.
Eroin gibisin damarlarımda boylu boyunca yol alıp hücrelerimi yerle bir eden,zehir gibisin zaman zaman şiddetli ve ani giriş çıkışlarında bana tüm bedenimi dar eden.

Zangır zangır titretendin,işlerken gülüşün gözbebeklerime.
Tabi yıkılmasaydı hayallerimin suru,direnebilseydi iç dünyamın askerleri dayattığın ölümcül ateşlere
Cayır cayır yanmayacak,belki de beraber ulaşacaktık cennete.

Çığlıklarımla dövüşmeyecek,artık usanıp kabuslarıma ortak etmeyecektim kalemimi.
Bal damlatmak yerine nefret püskürtmeyecekti uçları,
Umut dağıtan parmak uçlarım sana kusmayacaktı.

Bana bakmak isteyen gözleri geri teperek kat ettiğim yollar,iyice yalnızlaştırırken beni
Baştan sona benden çalıp var ettiğin dünyada dökülmemeli dilinden ‘seni seviyorum’ların sahteliği.

Gizleyip sakınırken seni başkalarından,ruhunun hayat verdiği bedenlerden müze yapıyorum şu aralar.
Her birini sırtlayıp yeni güne uyanırken,biriktirip yük yaptığım umutların ağırlığı beni katıksız yaralar.

Sek duygularıma karışan nikotinin,duman duman görüş açımdaki tek pürüzsüzlüksün.
Asılırken sen sahteliğin baş gösterdiği duygulara,ben cam gibi görüntüne umut kırıntılarımı ekleyendim.
Kör gecenin zifiri karanlığına gömülürken,hıçkırıklarımla yastığıma düet hazırlatandım.

Beyazın ve aydınlığın değerini bilmeme rağmen yaşamayacak olmam sence de büyük bir kötülük değil mi ?
Fark etmemiş olman çok bencilceydi,yaydığın kara büyünün ruhumu aydınlatan gökyüzüme serdiği kara çarşafı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder