29 Kasım 2015 Pazar

ARŞIN NİHANI

Alfabe hazinem,adının baş harfinden son harfine kadar.
Uyağım,gözlerindeki mavinin her zerresinden koparılmış.

Yığılmış ''keşke''lerim,sinmiş kağıdıma boylu boyunca
Çapraz bir korku dolanmış parmak uçlarımdan saçlarıma.

Gözlerin olmuş emsalsiz arşın nihanı
Bilmem hangi anahtar olup ardına ulaşmalı ..

Kaç asır,kaç tutulma geçirdi insanoğlu yeryüzünde
Görmedi senin gibisini,güneşten bir parça sıvalı yüzünde.

Geceyi boğar,gündüzü katleder eksikliğin
Saniyeler dahi bitap düşer,budur cezası sensizliğin.

Sarılmış en hisli şiirlerin dörtlükleri boynuna
Ellerini tutmak bir parça ibadettir Tanrı'ya..

Mavine çarptığım her dakika bağışlanıyorum günahlarımdan
Arzularım şelale olmuş,gözlerinin kıyısı düşmüyor yakamdan.

Bir isyan çığlığı kopuyor,benden santimetre uzaklaşınca
İçimin coğrafyası kini sırtlıyor ve tutuşuyor kavgaya.

Sen ki göğümü kırbacıyla kana bulayan
Kabul buyur,bu beyitler sana ''keşke''li kadından.



28 Kasım 2015 Cumartesi

AH Bİ BİLSEN

Ah  bi bilsen,
Yüzünü her tavaf edişimde aklımdan zilyon tane şiir geçtiğini.
Ah bi bilsen,
Bir kere de olsa kavradığım belinden hala parmaklarımın sökülemeyişini..
Ah bi bilsen,
Gözlerini değdirdiğin her zerremin  bedenimi terk etmek isteyişini..

Yağmur da başladı.
Şimdi senin üzerinde anason kokulu bir gömlek,
Bağrında sessizliğe gömülmüş bir çocuk üzüntüsü.
Benim elimde,
Çehrene şiir dökmek için kelimeleri fışkırtan kalemim,
Fonda Sezen'im..

Durup durup gülüşüne saplandığım dakikaların birinde daha beraberiz.
Gülüşünü silerken yüzünden sen,dudak kıvrımlarından akan son gülücük damlalarından öpmek isterim.
Yenilemek istercesine delice.

Seni bin bir şiirle taçlandırmak geçiyor gecenin içinden.
Geceyse benim içimden.
Hadi gel,dökülsün dilimden söyleyemediklerim.
Sen cesaretim ol,zaten uçurum aşağısı olur benim evim.


MAVİNİN GRİ TONU

Ruhunun acıyla raksına
Kentin soğuk yalnızlığı
Ve
Yanaklarına konan kırmızılık eklenmişti.
Kadın katlanarak sevmenin,
Sözlüklerden taşan anlamlarına bile anlam yüklemişti..
Bir yudum daha alırken rakısından,
Ciğerleri çoktan dumana soyunmuştu.
En çıplak gerçeğiydi hayatının,
Her daim imkansızı istemek..

Bir yandan kulaklarına doluşan sızılı nağmeler,
Bir yandan dilinde tutukluk yapmış kelimeler..
Kadın yarım kalmışlığın kucağına büyük bir açlıkla atmıştı kendini,
Yine.
Yine dokunamamanın sancısı içinde kıvrım kıvrım kıvranacaktı..
Bir nefes ağrı kesici daha  arz etti parmaklarının arasındakinden
Sigarası buyur etti huzuru,dudaklarından sızdı gözlerinden akan mavinin en gri tonu.




5 Kasım 2015 Perşembe

SAKALLARI

Çehresinde boy vermiş her bir sakalı
Onmaz bir dramla seyrederdi kadın.
Hangi dert daha üstün olabilirdi
Dokunamamanın sancısından ?
Bir yerlerde unutulmuş gülüşleri yanıyordu kadının
Ateşin her parçası dudak diplerinde..
Efkarından sarhoş olmuş birkaç kelime damladı,
Mürekkebin darmadağın ettiği parmaklarının zerafetine..
Gidiyordu kadın,
Parmak uçlarının sakallarına her dokunuşunun keşfettirdiği yerlere..

Şakaklarından gözlerine sızan sıcak damlaların denizinde
Boğulmaktan,
Dudaklarına damlayan acının sıvısından,
Soluklarını pençeleyen hıçkırıklarından,
Utandı kadın.
Avuç içleri bir kez daha serildi gözkapaklarına.
Göğüs kafesinden havalanacak binlerce kuşun acı çığlıklarına ortak ettiği pişmanlığı
Her gördüğü yerde ayaklarını,görevini yapamamasına itiyordu.
Yürüyemiyordu kadın.
Bir cümlesiyle bin bir yolculuk yaptığı çocuğun kollarına.

Gözbebeklerinin rast gelişine denk geldi
Pek sık yapmadığı tebessümünün dudaklarında süzülüşü.
Dik durdu kadın.
Zihninin bile kontrol edemediği yanaklarına direndi,
Yine de kırmızı.
Kıpkırmızı.
Sendin o çocuk.
Kırmızı sendin.





3 Kasım 2015 Salı

İNTİHAR

Sustu.
Üzerine bir şeyler söylemek anlamsızdı.
Zamanın bir yerine tepetaklak düştü
Ağzı,yüzü kan revan
O gün anladı kadın
Süslü harflerin,sükunetin ve demlenen aşkın kıyısında
Değil yüzmek,
Yürümeye kalkışmak bile intihardı.
Evet.
İntiharın eşiğine gelmedi,bizzat intihar etti..

Umudunun kırıkları ayaklarını parçalaya parçalaya
Zaptedilemeyen kusma hissini bastıra bastıra
Kalktı.
Gözlerini yumdu.
Bunca karanlığın içinde açmak anlamsızdı.
Titreyen parmaklarına inat
Gözkapaklarına serildi avuç içleri
Göz pınarları derya deniz..
O gün anladı kadın.
Her zerresine sinen çocukla değil yüzmek
Karşı karşıya gelmek bile intihardı.
Evet.
İntihara yürüdü adım adım.
Dizleri kandan musluk ..

AYLARDAN KASIM

Yürüyordu kadın.
Mahremine birkaç adım kala takılıverdi
Yuvarlanırken kapısının önüne
Acımamıştı dizleri,yüreği kadar..
Gözüne saplanan ışığın bin bir tonuna söverken fütursuzca
Uzanıp destek aldığı tahtadan çıkan gıcırtıyla susturuverdi içindeki çığlığı
Bi anlık da olsa..
Parmaklarıyla düzensiz kavrayışının izlerinden tanırdı onun içtiği bardakları
Bi yudum daha alabilse aynı bardaktan
Dudakları bir kez daha yalasa o sonsuz mutluluğu
Bir gece
Yalnız bir gece rahat uyuyacaktı belki.
Dizlerini kırdı,oturdu.
Oturduğu yere değen yerleri kadar irkilmemişti,
Kasımın o ikinci haftasındaki ruh hali..
Bir ağaç nasıl ölür,bir gök nasıl boğulur,bir yıldız nasıl söner anlatmıştı ona çocuk
Her şey kasımın ikinci haftasında başlamıştı
...
Şarkılar tek tek değiyorken gönlünün bir ucundan bir ucuna
Karnına saplanan sancıların tarifi yoku
Kadın biliyordu
Bi daha asla sevemeyecek olmanın hazin burukluğu kaplamıştı
İçinin coğrafyasını.

Dudağına yapışan sigaraların hesabını soramayacaktı
Ciğerleri acı vaveylalarla doluyken
Ruhu bir boşluktan bir boşluğa sürüklenirken
En önemlisi soluklarının seyrini baştan aşağı 'düzen'
Çocuk ! ne kadar acımasızdı böyle
Kadın bir kez daha göğsünü paraladı
Aylardan kasım...