25 Kasım 2013 Pazartesi

DÜŞYAŞLARI AB-I ÇEŞM



Toprakla,parça parça bütünleşmeliydi yokluğun,
Tenime yapışa yapışa değil ..
Bir uçurumun kenarında,ayaklarımı sonsuzluğa doğru sallamalıydım.
Umursamaz saatlerin tiktaklarına eşlik eder gibi değil..

Düşyaşlarım buharlaşıp,semanın kucağından başka kucaklara süzülürken,aklıma düşüyor yine uğultulu gecelerin huzurlu soğuğu.Gök yarılıyor,toprağımı kavuruyor,penceremden görüyorum.Bir ruh aynası sanki bu.
Yokluğunun her zerresi nüfuz ediyordu dudaklarıma,dilimde hep umudun tınıları.Hislerim kavşakta kararsız,sola dönsem sen sağda bitmeyen serüven.
Bugün daha bi dertli düşlerim.Sözleri yaşlarıma karışıyor.Kulaklarımda bir aşk nağmesi,göğsümde yaşıyor.Müptelası olduğum dumanın o korkunç senfonisi eşlik ederken ağıtlarımın kağıdına,bir damla şarap damlıyor eski günlerin hatrına.Her yudumu,tırnaklarımın söküldüğü gecelerin titrek mum aleviyle seviştiği dakikalarda raks ediyor notalarla.

Asrın kara harflerle yazacağı bir ömür geçirdim,rüyalarımda kadehlere bile seni içirdim.
Dudaklarından boynuna dolu bir şevkle geçendim,gözlerinden umut pınarları içendim.
Yolunu göğe merdiven dayanana kadar beklerdim,bir kere yenilmeseydim.
Galibiyetine boyun eğendim,sözlerine göğüs geren.
Uykularıma seni ekleyendim,gecelerime tenini.
Bir arzuydu bu sanki,bende seni özlemek.
Delicesine sevmek ve istemek.


Ve ardımda kalırken dağlar
Varlığın dünyama adarr .







Bknz = Ab-ı Çeşm : Gözyaşı
            Adarr : En zararlı

20 Kasım 2013 Çarşamba

SEN HATTI


Düşlerimde sınırsız bir korku barınırken,kanın o ölüm kokusu vız geliyordu ağıtlarıma
Pare pare demlenen aşkın sıvısı mürekkep niyetine damlıyordu kağıtlarıma ...

Ne zaman seni düşünsem ruhumun enkazı sükunetle dalaşır
Ne zaman bir çift görsem yarılır dilim damağım,aşka susarım.

Yüreğimde dalgalanan iflas bayrağına,gecenin muazzam karasına bir parça yıldız kadar renk katabilseydi,umut bağlayabilseydi eğer,şafağa temiz bir sayfa açacaktı bu beden.Ancak talihsizlik budur ki,egemen olduğu topraklarımı kanla sulamayı tercih etmişti.Kışın acı fidan veriyor ülkemde,yazın vaveyla.

Bulanıklaşan bakış açımdan görüyorum.Saçlarımı yolan bir yel var.Çırpınırken azgın sularda,her dalganın kayaya çarpışındayım,hisset.Hisset ! Ey ruhu ruhsuzların esirinde tıkalı,hisset !




Alnımdan şakaklarıma doğru bir ''sen hattı'' geçiyor,zelzeleler yaratıyor çehremde.Gözlerimi kısıyor hasarların,çatlaklarında bir ''sen ışığı''..Gülen yüzüme düşen bir ''sen perdesi'',arafta sıkışmış ben,tane tane süzülüyor derinden.

Beraber yürüdüğümüz caddelerin,gittiğimiz tiyatroların,izlediğimiz filmlerin suretine yapışık bir ''sen kesiti''.Çek kopar kendini,bırak artık bu bedeni..Duy ! Kulaklarına yapışsın artık çığlıklarımın sükuneti ! İşe yaramalı bunca vakit ağıt,düşyaşı ..

Kalemimin gönlünden iki damla sen düştün yine,ağır yaralı,yoğun bakımlık.
Fazla ileri gitmiş olacak ki bu kaza,aynı alanda başımda yar'dan kask olmayınca yar'alanmışım.




16 Kasım 2013 Cumartesi

KAÇTI ?


Facia kumbarası dar sokakların asfaltına bir parça gözyaşı düşürdüm bugün..Geçmişi düşündüm.

Giydiğim her kıyafetle üzerime sinişini hayal ediyordum o dakikalarda.Bir aşk filminin içinden başrolün fırlaması gibi bi ihtimalle.Sol elimle sağ kolumu tutup sıkıyordum,yerinde mi diye yoklarcasına.Gözlerim çamurlu çevreyi kolluyordu.Yoktun..Binlerce insan bakıyor bana,senin gibi bakanı arıyorum..

Dilime kelepçelediğim adını soluklarıma hapsediyorum.Ciğerlerimden saniye başı bir sen kaçıyor,tutamadığım bir hıçkırık krizi gibi.Saçlarımı sağ kulağımın arkasına tıkıyorum,utangaç genç kızın tavırları gibi,yoluma devam ediyorum..

O kadar üşüyorum ki,seni giysem ısınmam.Çünkü yokluğun tedavim,varlığınsa her daim.

Sana öyle bir şey söylemek isterdim ki,her kelimemde yaralan.Her yaranda yeni bir ben canlansın.Canlansın ki,cesedine doya doya bak.Seni öyle bir yere götürmek isterdim ki,bahar kokulu diyarın,kanadı kırık meleklerinin çaresizliğini gör.Gör ki,içine kapanmak ne demek.
Sana öyle bir şey anlatmak isterdim ki,ilacının seni zehirlediğini düşün.Düşün ki,sen varken zehirleniyorum,sonra gözyaşı kusuyorum,aklım firarda ama bedenim başkaldırıyor.

Sana tek bir şey söylemek isterdim sevgili,boğazıma tıkanan en ufak çığlığıma tutunup içime dolsaydın,dünyanın en mutlu insanı olurdun.Ruhuma hapsolmuş korkuları hissedebilseydin,en korkusuz olurdum.Cesaret işi,iyi bilirsin.Bende cesarettin sen,tende esaret.

Ekmek kırıntısı gibi işte hayat,yoksa yoksun.Bir de bana bak,ekmekken sevgiden yoksun.

Düşüyor tenime çiçeklerin en kırmızısı,kenarlarında süslü tırnak izlerim.Açıyor baharın en güzel gülü,içi baksan kan gölü..Kokusu başımı döndürürken,müptelası olduğum bakışların çıkıveriyor karşıma,yüzümde tatlı bir gülümseme.

Bu kez sonsuzluğun sırrını bulmaya gitmeliyim,onsuzluğun tadı kaçtı.
Ha sahi söylesene,ruhunu sattığın bedenin fiyatı kaçtı ?

14 Kasım 2013 Perşembe

KADEHE SEVGİLİM



Ruhuma bıçaklar sapladı ve gitti,anladım ki o gün hayat benim için 'tek'ti ...


Damarlarımda boylu boyunca gezen ve zihnimde soluklandığında bana gündüzü dahi çekilmez kılan o muazzam duygunun kollarında yapayalnızlığımı kahvemle yudumluyordum o gün..Rüzgarın o sevimli uğultusu kitabın diğer sayfasına geçişimi heyecanlandırırken bir müzik çalmaya başladı.Telefonum.Arayan oydu.Açıp açmama konusunda bir müddet kararsız kaldıktan sonra,bu eşsiz dakikaları harcayamayacağım kanısına vardım.Kulağımda hala o tını..Dırımm dırıımm..
Dünyama dokunuyordu,derinlerime..

Derken,sol gözümden yamaçlardan süzülen bir kartal edasıyla iki damla yaş düşüverdi dudaklarımın hizasına..Aynı anda hayatla dalga geçercesine bir tebessüm kondu sıfatıma.Bunun üzerine beni hayallerimle buluşturan uyku ne iyi giderdi aslında,aklımda o olmasa ..
Ne iyi giderdi aslında beni bir kahvenin eriştirdiği mutluluğa kavuştursa,şekerim,kafeinim olsa.
Yağmurun toprakla seviştiği günün gecesi o tatlı kokuyu burnumda yumuşatsa.Ne iyi olurdu be sevgili,sendeki de bir kalp olsa.Şartsız atsa.
Ne olurdu bendeki bu huzursuzluk mutluluğa gebe kalsa..
Gözlerindeki silah bana aşk sıksa.

Sen bende milyonlarken,ben sende bir olamadım ya,ne yapayım ben şimdi seni sıfırla çarpmayıp ?
Yokluğuna alıştım ben sevgilim,çıkıp gelme sakın.Bir daha yasak bu yüreğin yolları.Ben sana açmışken kolları,üşürken unutmayacağım çektiğim ahları..
Sesime eşlik eden yağmur damlalarıyla gizli bir anlaşmamız var artık.Sen grinin ağına takılırken biz siyaha aşık beyaza teslim oluyoruz.

İçimdeki onlarca martının kanat sesini duymalısın,gidiyoruz.Özgürlüğün kök saldığı cennet bahçelerine,soyuta,sonsuzluğa ve sensizliğe .. Kadehe sevgilim,yolların sükunetinee .

11 Kasım 2013 Pazartesi

AYRILIĞIN SAFHALARI

Kor bulutlar akşam üstü güneşin koynunu işgal ediyor.Tıpkı sevgilinin ellerini bir daha tutamayacak olmanın burukluğu gibi,tıpkı ayrılığın ilk safhası gibi.
Dağlar kıyılara çığlık atıyor,deniz kabarıp öfkesini kusuyor köpük köpük.Tıpkı sevgilinin dayanılmaz acılar çekmeden önceki son halleri,tıpkı ayrılığın ikinci safhası gibi..
Titrek ayaklar yere sağlam basamıyor,gözler her gün cehennemi doğuruyor.Tıpkı sevgilinin o ebedi uzaklığı,o bedeni yoksunluğu hissettirir gibi,tıpkı ayrılığın son safhası gibi ..

En sade nağme,en mükemmel güfte.Gökte.Sen.
Tutmak geliyor içimden.
Nerede o beni derinden hisseden ?
Binip kayığına uzaklaşırken sen,
Ufuktan el sallıyor ilkler kraliçen.

Tanıyamıyorum bu elleri,bu parmaklar değil mi sen ?
Bir bütünken,sarılmışken bu ayrılık neden ?
Ey göğe resmi düşen karaların prensi !
Uzaktasın biliyorum bir selam gönder yelden.

Mısralar,mısralar,mısralar..Özü çözümsüz kılan satırlar.
Bir demir parçası düşse gökten
Al canımı derim hemen beni hatırlar..

Göğüs kafesimde biriken bu ağırlığı zapt ederken ayaklarım,sen zahmet etme ben dünyama karaları bağlarım.

5 Kasım 2013 Salı

KIŞ



Toprağın hıçkırıkları her yağmur damlasında şiddetlenerek kulağıma gebe kalıyor.Her kış,kulağımda doğum sancıları .. Burnumu sarhoş eden kahvem ve aldığı baş ağrım ..
Bir düş yağmuru bu aynı zamanda.Hayal kırıntıları ..
Huzur tam da bu mevsimde ciğerlerimi işgal ediyor.Mısralarım şimşekle aydınlanıyor.O ufak görüş açımdaki sis,bacalardan yükselen dumanlar .. Bir yaz güneşi kadar cıvıl cıvıl aslında,renklendirmesini bilirsen.


Kış..
Ne güzel bir mevsim.Battaniyeme bulaşan rüyalarım,karanlığa sakladığım acılarım var.Saatin tik taklarını rahatça takip ettiğim zamanım,ateşin huzuruna teslim olduğum dakikalarım var.Pencereme değen her su damlasını avucumun yüreğinde hissediyorum.Sıkı sıkıya bağlı kaldığım,tutkuyla yaşadığım bir mevsim kış.Soğuğa aşık bedenim.Belki de siyahın asilliği bu zamanlarda belli oluyor.Paltolara sızan rengi,her daim korurken bizi anlıyoruz değerini.Siyah matem,dram,acı,korku,karanlık .. Eşittir yaşam.Kışı sevmek değil mesele.Mesele kışı yaşamak.Ürperen her tüyde,irktiğimiz her şimşekte,doğada,havada,suda bir parça biz yok muyuz ? Toprak..Ah bilir ne çok severim,sevdiklerim altında.Bilir isterim yağmurla evlensin,sonsuza kadar o kokuyu doğursun.İsterim asfaltlara inat çoğalsın bu evrende,her yeşil bedeninde hayat bulsun.

Kış..
Ne hayat dolu bir mevsim.Uzun uzun yaşamak ve hissetmek isterdim seni.O yüksek yerlerden savrula savrula gelen rüzgar olmak isterdim.Sonsuz ve alabildiğine özgür.Uçmak isterdim mesela.Göğe kanat çırpmak.Her çırpıda bir yaşam kurtarmak ve böyle bir hayatı yaşamak.
Birbirine değmeden yeryüzüne inen her damlanın ruhunu okşamak isterdim mesela.Geldiği diyarlardan evrene seslenmek..Ve şunu söylemek ' Ey insanoğlu ! Sana gökten sıvılaşmış huzur dağıtıyorum,al onu içine hapset.Ne zaman kaçmak istersen yoldaş olsun sana,dünyanın başka bir yerinde yeni arkadaşlarınla yağ'.
Böyle kelimelere sığmaz ya,hah ! bu mevsimde montlara sığıyor başkalaşmış mutluluk.Bir dünya çocuğun sevinç gözyaşları kadar duygulandırıcı.Yüzüme değen her kar tanesinin hissettiğini bilmek isterdim.Vücudum soğuğa davetkar işte,kışa aşık.
Bulutlara sığmayacak bir huzur depolar kış.Sana,seninle baş başa kalma fırsatını sunar başta.Sevilmeyen şeyleri,renkleri,içecekleri sevdirir mesela.Kahve.Vazgeçilmezdir.Birleştirir,bağdaştırır.İnsanlar mutlu olmak ister.Bence kış bunun için vardır.Bir yuva dolusu sıcaklık,sevinç,cümle..
Bir dünya dolusu çocuğu düşünüyorum anne,bana her damlada göz kırpıyorlar.Kalemimle düet yaparken rüzgar,satırlarıma eşlik ediyor kar.
Son yudumum da bitti.Kahve,sen nasıl bir şeysin öyle...

2 Kasım 2013 Cumartesi

SİLİK SEN


Suretimden kovduğum silik 'sen'ler gözlerimin koğuşuna düştü yine.Parmaklıklar arasında ben,dışarıda sen.Demirleri tırmaladıkça isyan doruğa çıkıyor.Her an ! her dk ! her sn ! her yerde..Bugün yine kağıttan damla damla akıyor yalnızlığım.Değdiği yerler göz ucuyla baktığım paslı,pis tasın hemen yanı.Bugün sevgi vermediler bana.Onun yerine acı veriyorlar burada.Yemek tasım her zaman olduğu gibi nefret dolu,kenarlarında kurumuş acı.
Sinir uçlarımı adeta bağırtan bu denli silik sen,neden ben ?
Kafanı bir kez olsun kaldırıp göğe bakmanı istiyorum ve bana ne gördüğünü söylemeni.Şüphesiz uçsuz bir mavilik göreceğini söyleyeceksin.Ama bilmeyeceksin ki seni o kadar uçsuz ve uçukça seviyorum.
Dalıp gittiğin deryalarda,engin sularda,küçük ama bir o kadar derin birikintilerde boğuluyorum.İstiyorum.Ama gelmiyorsun.Takvim yaprakları sana inat hızla geçiyor.Ben çabucak gelmeni beklerken,o küçük kağıt parçası bir sonrakini getirdiğinde ben kahroluyorum.Dört mevsim ne çabucak iki kere gelip geçti değil mi sevgili ? Sen hiç kışın sıcağın,yazın soğuğun tadına baktın mı ? İliklerine kadar,köpek gibi üşüyüp geceye sabaha uyanırken eşlik ettin mi ? Sen nerden bilirsin ki alev alev yanmayı ha ? Ömrün boyunca benden kaçarken,beynini düşürdüğünü fark etmedin sen.Şimdi eksik yanınla mutluluklar diliyorum sevgili.

Kollarımı olabildiğince aralayıp dünyayı kucaklamak vardı şimdi.Pare pare dağılan sevinçlerimin inadına.Ve bugün görüyorum ki avuçlarımın çizgileri bu kez benden yana.Aklımın ağzı açık bekleyişleri,çığlıklarımın duraklamasına pek sevindi.Bugün bu eller fazla titrek ve fazla hisli.Aldığım her soluğun eksiklerimi tamamlamasını ümit ederken ;

Tarihin altın harflerine göz kırp sevgili,bokçakal.