7 Eylül 2013 Cumartesi

İÇİMDE ÇÜRÜYORSUN

Dilimin takıntısı olmuş bu aralar,paslanmış adın.
Kalp sancısı,akıl firarı.
Yıpranmış mutluluklarımın bir burukluğu da kokuşmuş yüreğin.Kokusu çıkmış be sevgili.Yalan kokuyor,sevgisizlik kokuyor.
Senden sonra keşfediyorum seni.Bitmek bilmeyen bir serüven gibi.Boşuna demiyor Mevlana 'İnsanları tanımak denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur' diye.
Aslında bugün konumuz sen değilsin.Bak kalemim seni sayıklamaktan şikayetçi.O halde mevzu ben ve kirpiklerime tutunmuş bir okyanus.Dudaklarımdan intihara kalkışan cümlelerim ve bitik bir düş.Şu saatlerde içimdeki tüm hayatları bir bir yargılayıp asıyorum.Bu gece ışıkların söndüğü gece ve sen içimde çürüyorsun.
Hep mi kaybettim ? Yoksa ... Farkındayım aslında.Tıpkı sen gibi yüzlercesiydi intikamımın,kinimin adı.Tıpkı içimde ölen sen gibiydi o yüzlercesinin hüsranı.
Zavallı ben...
Bir ben var acılarından ders almış,bir ben var acıttıkça kor kor yanmış.Evet bir ben var istemeden nefeslerini tüketen ve bir ben var dünyalarını onlara dar eden.
Nasıl sevgili ? İntikamını alıyorum değil mi ? Lav misali süzülürken sen benden,tenime yapışan sen kalıntılarından müze yaptım,ve sergiledim onlara,istemeden.
Acıttım ? Evet.Kanattım ? Evet.Pişmanlık ? Diz boyu.Yaraladım? Ziyadesiyle.Peki sonuç ?
. . .
Anne karnında ölen bir bebektim ben,sen o lanet olası kordon düğümü.
Ben dökülürken açık denizlere,sen avut kokan yüreğini gölle,nehirle !
Ben yeni ufuklara açılan yelkenken,içimde çürüyorsun,unutma,içimde,çürüyorsun..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder